Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 CEZMİ ERSÖZ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
muamma
Admin
muamma


Mesaj Sayısı : 319
Kayıt tarihi : 02/07/08
Yaş : 35

CEZMİ ERSÖZ Empty
MesajKonu: CEZMİ ERSÖZ   CEZMİ ERSÖZ EmptyÇarş. Eyl. 24, 2008 9:26 am

Cezmİ ErsÖz 1959 yilinda Istanbul’da dogdu. Kabatas Erkek Lisesi’ni bitirdi. Istanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yazin dünyasina edebiyat dergilerinde yayimlanan siir ve elestirileriyle girdi. Reklam yazarligi ve gazetecilik yapti. Cumhuriyet, Günes, Özgür Gündem, Aydinlik gibi günlük gazetelerde yazilari ve röportajlari yayimlandi. Ardindan haftalik Deli dergisinde yazdi. Halen Leman dergisinin yazarlari arasinda.
--------------------------------------------------------------------------------



YOK KARŞILIĞI YÜZÜNÜN


Senin sana rağmen bir yüzün var
herkesin ilk aşkına benzeyen
beklemek kadar acı, anlamak kadar zor
nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi
yok karşılığı yüzünün

Senin sana rağmen bir yüzün var
herkesin ilk aşkına benzeyen
Yakınlaştıkça imkansız uçurumlar
nedensiz hayatların o büyük acısı gibi
yok karşılığı yüzünün


--------------------------------------------------------------------------------

KARANLIK KOKULU OTLAR



Ölüm, sizin eve sığınan kimsesiz bir çocuktu
Sen ondan öğrendin kendine ne kadar uzakta olduğunu
Ölüm düşürdü seni ruhunun gurbetine
Ve büyük bir yalandan kurtardı
Bu yüzden hiç aldanmadın
hiç de mutlu olmadın...
Ölüm, ömrünün o yalan yarısını senden aldı
Aşka susamış öbür yarısını yakın uzaklıklara saldı
Ölüm yüzünden ne kimsenin kimsesi oldun
Ne de kimse senin gördüğünü gördü
Yaşayan tek yerin o ölü gözlerindi
Karanlık kokulu otlar bu yüzden
bir tek sana el salladı...


--------------------------------------------------------------------------------

ARTIK SOKAĞA ÇIKABİLİRSİN



Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini
çocukluğuna
Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu
o karanlık ışık...
Yükün yok
artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...

Kalbinde herşey eşitlendi
Haz ve sıkıntı
Boşluk ve güven
Hasret ve ölüm
Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi

Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...

Kalbine çağırdın herkesi
Kendini bile
Artık sokağa çıkabilirsin
Ömründen düştün kendini


--------------------------------------------------------------------------------

YALNIZLIK KURDU



Simdi sen gideceksin, git
Güzelliğini, ulaşılmazlığını al ve git
Bırak beni eski kışımda
Yarınımı ***ür
Gençliğin o yara almaz bencilliğine git
İçinde gitgide büyüyen o yalnızlık kurdunu
Güzelliğine dadanan o hastalıklı hüznünü
Bırak ve git...
Kibirli arzularına, altın gölgedeki kusursuz yüzüne
Yillar sonra yaşayacağın
Unutuluşları, o acımasız kışları bırak ve git...


--------------------------------------------------------------------------------

SAKAT SÜVARİNİN KARISI



Meğer çoktan dökülmüş
aynalardan sırlar,
çoktan yayılmış kanser kokusu
apartman
boşluklarına
ve karanlık pencerelerde
eski bir çığlık gibi yaşıyormuş
kadınlar...
Yoksa der miydim anneme
küstah bir
şaşkınlıkla,
bırak artık bu beklemeleri, diye
çünkü güzel günler geride kaldı
beklenen o güzel günler
O da biliyordu oysa
bahtsız kadınlar kabilesinde
ölümün
sıradan günlere paylaştırıldığını,
felaketlerin basit sezgilerle farkedilip
yürek ağrılarını dindirdiğini.
Nitekim vazgeçmişti artık
ipekli kumaşlar dikip
sakat süvariyi beklemekten...
Konuştuk uzun uzun
- balolar, danslar, şenlikler ve
Cumhuriyet...
Sonra başını açmasını
söyledim ona
durdu... düşündü...
ve karanlık anlamları
bırakarak ardından
incecik bir yalnızlık gibi
sokaklara çıktı
hatırladı kendini... ürperdi...
Akşamdı... Bizim gibi adamlar
haber verdi
ölüsünün Mercan Karakolu'nda
bekletildiğini.
Başörtüsünü
ve amelelere Harb-i Umumiyi
anlatan
sakat süvariyi kahveden aldım.
Ne babamın polislere anlattığı
dokunaklı anılar,
ne de kirli deniz kokan
saçları tanık
oldu ölümüne...
Onun ölümü ne kanser,
ne kocası,
ne komşular...
Ölümü, elimde buruşturduğum
bu başörtü
bu baş... bu örtü...
bu baş... bu örtü...
bu baş... bu örtü...


--------------------------------------------------------------------------------

HADİ BULUN EN ZAYIF YERİMİ



Sevim'e

İnsan kendisini merak etmeli;
hem de ölümüne merak etmeli.
Gün bitti işte...
Kim farkında bunun senden
başka...
Herkes bu yenilgiyi nasıl da
rahat kabulleniyor...

Vaatlerini tutmadı gün.
Kimse kendisini merak etmedi.
Sabırsızlığın bundan;
bundan çocuksu hasretin...
Kabullenince herkes yaşamını
sen ortaya kendini koydun...
ve bütün suçlarını üzerine
aldın sonra

Bundan işte
bu çocuksu hasretin
Ve ölümcül bir rulet oynadın
insanlarla
hadi dedin, hadi bulun
en zayıf yerimi...

Ve diktin gözlerini gözlerine
kastın bedenini
yükselttin omuzlarını
Öylece kaldın...
Baktılar sana... Baktılar...
Ama yüreğini bir türlü
göremediler.


--------------------------------------------------------------------------------

BİR DAHA UYANMAZDIN


Martıların sana doğruyu
söyleyecekti
arzu tramvaylarına binmeseydin
Acıların seni yeni bir şehre
***ürecekti
Yürüyüşüne vurulmasaydın...
Tuhaf, ele geçmez, tehlikeli bir
hayvandın
Şehrin yaban adamları sana öyle bakmasaydı
uyur, bir daha uyanmazdın...


--------------------------------------------------------------------------------

KURTLARLA VE ANNENLE DANSET



İnsanın annesini sevmesi
kendisini sevmesi değil midir
aslında
Kendi hayal gücünü ve o korkunç
düşlerini
Saatinin içini aç, annen
sana bakacak
Öp anneni, tanrıyı anımsa
Beslenme çantana koymayı unutma
karakutunu
Kurtlarla ve annenle her sabah
dans et
Kurtlarla ve annenle her akşam
dans et...
Sen oradasın
Yazılmamış bir şiir gibi...
Saf ve masum
Bütün öfkem bu sana
Başeğmem ve sonsuzca
arzulamam.


--------------------------------------------------------------------------------

SEVİNÇSİZ ANILAR



Ölümüm kandil olacak
Akşamlar akşamlar akşamlar olacak
Ben bu acılı baloda
Maskesini yitirmiş seferi şair
Ben inançsız yolcu
Bütün istasyonlarda
Kanlı rütbeler takılacak omuzuma
Bir kuşluk vakti dalgın atların hıncını düşünürken
Sen "Yalnızlığın bahçesini sulamış olacaksın"
Ve gidiyorum...
Dudaklarımda bir nergis tadı
Bak, kar izleri örttü bile
Kendini iyi koru, bu kış çok uzun sürebilir.
Anılarım tutkularıma bağlıydı bilirsin
Artık pişmanlık olsa da olur olmasa da.
Ne olursun sen hep böyle kal
Varsın ellerim ellerinsiz kalsın.
"Ölümüm kandil olacak
akşamlar akşamlar akşamlar olacak"
opladi. Ilk kitabindan 7 yil sonra yayimladigi Dirlik Düzenlik’te kendisine özgü bir siir evreni kurdugu görüldü. Sürekli yazan, yayimlayan bir sair olarak 30 yila yakin bir süre ilgileri hep üstünde tuttu. 28 Mayis 1986’da Istanbul’da öldü. Çagdas siir akimlarindaki gelismelerle birlikte, yazdiklarinin büyük oranda aydinliga çiktigi görülerek bir düsünce sairi olarak nitelendi.


--------------------------------------------------------------------------------




ADSIZ BIR ÇIÇEK

rengini dünyaya ilk defa sunan
adsiz bir çiçek gibi parliyorsa gözlerim
sevgilim
bana "sen bir sairsin" dedigi zaman
yalniz sana yaziyorum bu siiri
istersen bir siir gibi okuma
çünkü her yil yeniden yazacagim onu
soguklar baslayinca havalanip
millerce yol kat ettikten sonra
güneyi tadan bir kusun sevinciyle
ve yazmis olacagim bir de
her dönemde her çagda
sevdanin kendine özgü diliyle

--------------------------------------------------------------------------------

BASIM DÖNÜYOR IKIMIZDEN

Çocuklar ekmek yiyorlar gibidir sesin
Ön disleriyle belli belirsiz
Bir marti kaliyor gibidir hiç olmayandan
Çünkü biz ikimiz de çirkin degiliz
Evet mi hayir mi pek anlamadan.
Ne biçim bir sestir su bizim dalginligimiz
Bir tayin disinde ince taflan
Az yasli bir kadinda gögüs uçlarinin
Yanarak simsicak bir kedinin agzindan
Dönüp iç çekmesine gece kuslarinin.
Sonra biz dag baslarinda apansiz kursunlanan
Süresiz bas dönmesiyiz çok garip adamlarin.

--------------------------------------------------------------------------------

BU GEMİ NE ZAMANDIR BURDA

Bu gemi ne zamandır burda
Çoktan boşalmış yükünü , gecede olmuş
Rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede
Ah neresinden baksam sessizlik gene
Yürürüm usuldan , girerim bir meyhaneye
İçerde üç beş kişi , yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
Söyle be, ne zamandır burda bu gemi
Belki yarın gidecek ,başka bir anı gelecek
Bir başka anının yerine
İnsan ağlamaz mı bazen bakıp bakıp kendine.

--------------------------------------------------------------------------------

MASA DA MASAYMIS HA

Adam yasama sevinci içinde
Masaya anahtarlarini koydu
Bakir kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasini koydu
Pencereden gelen isigi koydu
Bisiklet sesini çikrik sesini
Ekmegin havanin yumusakligini koydu
Adam masaya
Aklinda olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
Iste onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onlari da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanindaydi gökyüzü yaninda
Uzandi masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranin dökülüsünü koydu
Uykusunu koydu uyanikligini koydu
Toklugunu açligini koydu.
Masa da masaymis ha
Bana misin demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandi durdu
Adam ha babam koyuyordu.
__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ahiedebiyat.yetkinforum.com
 
CEZMİ ERSÖZ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: EDEBİ TÜRLER :: ŞAİR VE ŞİİR-
Buraya geçin: