Türkçemizin gerek fonetik, gerekse de morfolojik açıdan diğer dillere nazaran daha güçlü olduğu su götürmez bir gerçektir. Her ne kadar bazıları sadece bizim dilimiz olduğu için onu üstün gösterdiğimizi düşünse de, bunu ana dili Türkçe olmayan dil bilimciler bile söylemektedir. Türkçenin çekim gücü, kelime hazinesinin genişliği, ahenk unsurlarına uyumluluğu… gibi tüm özellikleri sıralanınca, eminim siz de Türkçenin gücünü daha iyi anlayacaksınız. Aşağıya Doğan Aksan’ın Türkçenin Gücü adlı eserinde maddelediği yazıyı aktaracağım. Umarım faydalı olur.
1-Önce insan: Dünyadaki yaygın dillerin bir çoğunda insan ile eşya arasında fark yoktur, cinsiyet ayırımı vardır. Oysa Türkçemizde bütün insanlar eşittir ve diğer doğa varlıklarından farklıdır. Örnek olarak şu cümleye bakın “İnek ve yavrusu otluyor.” Benzeri bir cümlede özne insan olduğunda şu şekil oluşacaktır “Anne ve çocuğu yemek yiyorlar.” Bu iki cümle birbirlerine çok benziyor fakat dikkat ederseniz yüklemin sonunda lar takısı sadece insanlar sözkonusu olduğunda ekleniyor. Bir dilin insana önem vermesi ve cinsiyet ayrımı yapmadan her insanı eşit kabul etmesi üstün bir özellik değil de nedir. En azından bu özellik sayesinde sözlerinde üçüncü tekil şahıs geçen bütün şarkılar ve türküler hem kadınlar hem de erkekler tarafından rahatlıkla söylenebilmektedir.
2-Kelime türetme yeteneği: Eklemeli dillerin en güzel özelliklerinden biri kelime üretme imkanlarının çok geniş olmasıdır. Kökten kelime türetildiği gibi türetilmiş kelimelere yeniden ekleme yapma imkanı bulunmaktadır.
3-Türkçede kelimelere vurgu sayesinde anlatım gücü çeşitliliği sağlanabilir. Örneğin “Onu buradan atmalıyım”. Cümlesinde her kelimeye ayrı ayrı vurgu yapalım, göreceğiz ki hangi kelimeyi vurgularsak o unsura daha fazla dikkat çekmiş oluyoruz. Kimi buradan atmalısın? Sorusuna yanıt “Onu buradan atmalyım”. Onu nereden atmalısın sorusuna yanıt; Onu buradan atmalıyım. Onu ne yapmalısın sorusuna yanıt; Onu buradan atmalıyım.
4- Gizli sözcük zenginliği: Türkçede genelde kullanılmayan bir çok gizli kelime vardır. Genelde kullanılmayan kelimeler dilin parçası sayılır mı hiç diyeceksiniz. Başka dillerde sayılmayabilir ama Türkçede sayılmalıdır. Eğer bir kişi bu gizli kelimeyi kullanacak olursa karşıdaki de bunu anlayacak olursa nede sayılmasın. Sözcük köklerini ve isim yapan ekleri terk etmediğimiz sürece gizli kelimeler de bizi terketmez, her an kullanılmayı beklerler. Türkçenin binlerce yıl ayakta kalabilmesinin sırrı da belki burda yatmaktadır. Türkçede atıl bekleyen kelimeler o kadar çoktur ki bazı dillerin kelime sayısından bile fazladır. Gizli olan ve olmayan kelimelere örnek verelim; Ver kökünden vergi türetilmiştir günümüzde kullanılmaktadır yani gizli bir kelime değildir, oysa al kökünden algı kullanılmamaktadır, “dilenci insanlardan algı topluyordu” cümlesi sizce ne manaya geldiği az çok anlaşılmıyor mu algı = sadaka değil mi?. Duy kökünden duygu, gör kökünden görgü kullanılmaktadır, dur kökünden durgu ise kullanılmamaktadır. “Trafik durgusuna yakalandım” gibi bir cümle kurduğumuzda (ilk defa kullanıldığı için tuhaf gelebilir) bu cümlenin de ne manaya geldiğini anlayabiliriz. Gizli kelimelerim sayısı sadece köklerle sınırlı değil, bir ekle yetinmeyip ikinci ve üçüncü eklemeler yaparak aynı kelime üzerinde kelime türetme olasılık sayısını arttırmak mümkündür. Durguluk, durguç, durgucuk vs.
5- Kelime haznesi konusunda gizli kelimelerin katkısından yukarıda bahsetmiştik. Bir de kelime haznesini artıran fakat bir çoğu sözlüklerimizde yer almayan Türkçenin cümle içindeki geçici kelimeleri vardır. “Sigarasında bir kaç içimlik yer kalmıştı” cümlesindeki içimlik kelimesinde olduğu gibi.
6- Türkçede kelimeler cümle içinde çok değişik yerde kullanılabilir. Cümledeki yerine bağlı olarak farklı bir anlam kazanan cümle aynı kelimelerle değişik ifadeler sağlamaktadır . “Gökteki yıldız parlıyordu” ile “Yıldız gökte parlıyordu” aynı anlamı taşımaz. Bu şekilde kullanımlar Türkçede çok yaygındır. Bir çok dilde ise kelimelerin yerini değiştirmek hem kolay değildir hem de değiştirilse bile anlamda farklılık meydana gelmez.
7-Türkçe kendini ispat etmiş en eski diller arasındadır. Doğal şartlara uyum gösteremeyen canlı türleri yok olmaktadır. Türkçe terkedilmeye çalışılmış (osmanlıcada olduğu gibi) fakat kendini toparlayıp yeniden canlanmıştır. Günümüzde Türkçe kadar köklerine bağlı bir dil çok azdır. Avrupa dillerinin geçmişi 400-500 yıllıktır. Belki 200 yıl sonraki dünya yüzeyinde birbirini anlamayan fakat ingilizce konuşan değişik halklar olacaktır çünkü bu gün dahi ingilizce çok yerde farklılaşmaktadır. Zaten latince aynı akibete uğrayarak çatallaşmış fransızca, almanca, ingilzce dilleri meydana gelmişti. Türkçe yine köklerine bağlı olarak ayakta durabilecetir ( yeter ki terkedilmesin). Binlerce yıl geçmesine rağmen dünyadaki Türkçe konuşan insanların dilleri latin dillerindeki örnekteki gibi ayrı diller olarak değil farklı lehçeler olarak kabul edilmektedir.
8- Türkçe olduğu gibi yazılan-yazılabilen bir dildir. Bir sesi ifade ederken tek bir harf kullanılmaktadır. Bu açılardan okuma yazma öğrenimi, programlama dili (henüz ciddi bir çalışma yok), bilimsel isimlendirmelerde (çok az kullanılsa da) üstünlük taşımaktadır.
9-Ses uyumu: Ünlü ünsüz uyumu, kelime sonlarına gelen eklerden sonra bazı harflerin yumuşaması gibi özellikler Türkçenin ses olarak kulağa hoş gelen bir dil olmasına sebep olmaktadır. Üstelik insan doğasına en uygun sesleri barındırmaktadır. Bazı kasıtlı yanlış dayatmaların aksine Türkçe şarkı, şiir ve edebiyat için en uygun dildir.
Kaynak: Doğan Aksan - Türkçenin Gücü