Onu sevdi ve bize de sevmeyi emretti. Ve bu sevmeyi de imanın bir rüknü saydı. O Allah ki, Resulüne salat etmiş, melekleri salat etmiş, bize de bunu emretmiştir.
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا ()
Ayetin bu siga ile gelmesi bunun sürekli ve tekrar tekrar yapılmasını belirtmek içindir. ‘Salavat getirirler’ ifadesi devamlılığa işarettir. Biz salavat getirince Allahın da bize salat edeceğine dair rivayetler var. Getirdiğimiz herbir salavata mukabil Allah bize on salavat ihsan ediyor, bunu bildiren rivayetler var.
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنْ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا()
Allah Rasülüne nasıl ve ne zaman salavat getireceğimizi sahabe efendilerimiz düşünüp sormuşlar ve bizlere büyük bir hazine bırakmışlardır. Bir gün soruyorlar, ‘Allah bize salavatı emretti, peki nasıl getireceğiz’ diyorlar. Efendimiz de bu soru karşısında uzun müddet susuyor, hatta o kadar ki, keşke bu soruyu sormasaydı, diye düşünmeye başlayanlar oluyor. Soran Beşir b. Sa’d. Bir müddet sonra Efendimiz cevap buyuruyorlar:
“(Salavat için) şöyle deyin: Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahîm, inneke hamîdün mecîd”
Bir başka rivayette de şu ilave vardır: “Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahîm, inneke hamîdün mecîd”
Ona bolca selavat getirmek yine ona olan sevginin alametlerindendir. Birşeyi seven onu sıkça zikreder.
“Hiç biriniz ben ona babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça gerçek iman etmiş olmaz”