|
| DEDE KORKUT HİKÂYELERİ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:05 pm | |
| Kitabın asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan” dır. Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı’dır. Kitap on iki destansı hikaye ve bir mukaddimeden oluşmuştur. Hikayeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır. Fakat destanlar İslamiyet öncesi dönemden de izler taşımaktadır. Bu yüzden destanların oluşmasının daha erken evrelerde olduğu tahmin edilmektedir. Kitapta, Salur Kazan ve Bayındır Han gibi kahramanların, mekanın ve zamanın ortak oluşuyla ve her hikayede Dede Kokut’un ortaya çıkışıyla on iki hikaye birbirine bağlanır. Bugün elimizdeki iki nüshanın Akkoyunlu Devleti’nin çökmeye başladığı dönemlerde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Nüshalardan biri tamdır ve Almanya Dresten Kitaplığı’nda bulunmaktadır. Altı hikayenin bulunduğu eksik bir nüsha ise Vatikan’dadır. Nüshalar üzerine ilk incelemeyi Alman Türkiyatçı Fr. Von Diez Tepegöz Destanı’nı Almanca’ya çevirerek yapmıştır. Kilisli Rıfat (1916, eski yazı ile), Orhan Şaik Gökyay (1938) ve Muharrem Ergin (1958) de kitabı yurdumuzda yayınlamışlardır.
Dede Korkut’un Soyu: Dede Korkut’un soyu hakkında kesin bir bilgi elde edilememekle birlikte, mukaddimede Bayat Boyu’ndan olduğu geçiyor. Ayrıca bazı kaynaklar Kara Hoca’nın oğlu olduğunu söylemektedir. Ebulgazi de Kayı boyundan olduğunu yazmıştır. Karmış Han’ın oğlu demiştir. Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. Bir başka rivayete göre de Hıristiyan Aziz Kirkor’dur.
Dede Korkut’un Kişiliği: Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur.Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir. Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de “Korkut” kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır. Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir: 1- Kutsal Kişiliği, 2- Bilge Kişiliği. Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır
Dede Korkut’un Kutsal Kişiliği: Destanlarda Dede Korkut kerâmet sahibi biridir. Doğa üstü bir manevi güce sahiptir. Destanlarda şu gibi kerametleri görülmüştür; 1- Gelecekten Haber Verme: “Korkut Ata söyledi: Ahir zamanda hanlık tekrar Kayı’ya geçecek. Kimse ellerinden alamayacak, ahir zaman olup kıyamet kopuncaya kadar.” (Mukaddime) Destanda geçen örnekte de belirtildiği gibi Dede Korkut gelecekten haberler verirdi. Bu haberleri geçmişte yaşadığı deneyimlere dayanarak söylerdi. 2- Halkın Onun Sözünü Tutması: “ Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmadan yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi.” (Mukaddime) Hanlardan çobana kadar herkes onun sözüne güvenirdi, ona danışırlardı. 3- Duasının Allah Katında Kabul Olması: “… Ne derse olurdu. Gaipten haber söylerdi. Hak Taâla onun gönlüne ilham ederdi.” (Mukaddime) “… Dede Korkut dedi: (Kılıç) Çalarsan elin kurusun dedi. Hak Taâla’nın emri ile Deli Karçar’ın eli yukarıda asılı kaldı. Zira Dede Korkut keramet sahibi idi, dileği kabul olundu.” (Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı) Birinci örnekte geçen “Ne derse olurdu.” cümlesi hem halkın onun sözünü dinlediği hem de duasının kabul edildiği anlamındadır. İkinci örnekte de duasının kabul olduğu belirtilmiştir. Dede Korkut’taki bu kerametlerin iki kaynaktan gelmiş olabileceği düşünülmektedir; 1- İslam Tasavvufu 2- Şamanist İnanç Dede Korkut’un destanlarda İslam tasavvufuna uymayan davranışları bu ihtimali zayıflatıyor. Mutasavvıflardaki kamil insan olma hedefi, çile çekme, dergah… gibi unsurlar Dede Korkut’ta görülmüyor. Ermişlerinkine benzeyen olağan üstü olaylar yaşaması da yazıya geçirilene kadar uğramış olduğu değişiklikler olabilir, çünkü Türklerin İslam'ı henüz kabul ettiği ve değişim içerisinde olduğu 15-16. yy.larda yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut’un kutsal kişiliğinin şamanist yaşantıdan gelmiş olabileceğini kabul edebiliriz. Ozan oluşu şamanistlerin özelliğini hatırlatmaktadır. Ayrıca kerametlerini gizlememesi de kutsal kişiliğinin şaman inancından geldiğini güçlendirmektedir.
Dede Korkut’un Bilge Kişiliği: Dede Korkut sıradan insanlardan, devlet adamlarına kadar herkesin saydığı ve danıştığı bilgedir, öğüt vericidir. Bilgeliği eğitici, öğretici ve tenkit edicidir. Onun bu kişiliği tarih ve toplum yaşantısından gelmektedir. Geçmiş alplerin başından geçen olayları anlatır ve öğüt verir.
Destanlar: Kitapta daha önce de belirttiğimiz gibi on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır. Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçe’ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır. Destanların Genel İç Yapısı: Destanlar olağan üstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, sade olaylar da konu olmuştur. Destan niteliğine tüm Oğuzlar'ı etkilemesiyle ulaşmıştır. Hikayeler basit görünen olaylarla başlamış ama tüm Oğuzlar'ın etkilenmesiyle sonuçlanmıştır. Hikayelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir. Destanlaşmış tarih olayları anlatılmıştır. Oğuzların dini inançları belirtilmiştir, örneğin Alpler kafirlerle savaşa gitmeden evvel arı sudan abdest alıp, iki rekat namaz kıldıkları belirtilmiştir. Halkın iktisadi durumu da anlatılmıştır. Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikayede görülmektedir. Yalnız, Oğuzlar’da üstünlük zenginlikle, mal mülkle olmaz. Oğuzlar’da üstülük yiğitlikle olur. Erkek gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir. Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir. Verdiği isimler genellikle delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır. Mesala Boğaç Han’a “Boğaç” ismi boğayı boğduğu için verilmiştir. Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa küçük düşerler. Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler. Kazan Han’ın hikayesinde de böyle olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için, ağaca bağlamıştır. Hikayelerde kadın da söz sahibidir. Kadın da hanlık edebilir. Kadın evlenirken güçlü, yiğit birini arar. Gerektiğinde kadın da savaşır fakat kadının savaşması erkeği küçük düşürür. Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp'inin nasıl olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan herkese pay düşüyor. Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmiş. Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir. Verilen dersler bu kadarla da kalmıyor. Bunların bir kısmı doğrudan devlete ve yöneticilere bir kısmı da millete verilmek istenen derslerdir 1- Devlete Verilen Öğütler: Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına; - Ekonomik güce sahip olma, - Hüner ve erdem sahibi olma, - Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır. - Destanlarda vurgulanan bu unsurlar sanırız dünya döndüğü sürece devam edecektir. Ayrıca Alplere de şöyle öğütler veriliyor; - Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak - Düşman ile savaşta üstün gelmek - Ülkesine sahip çıkmak - Zengin ve eli açık olmak (Aç doyurmak, yoksul donatmak‘ şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak) - Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek. Halka Verilen Öğütler; Destanlarda halka Alpler kadar yer verilmese de. hem çoban gibi kahramanlarla hem de örnek Alplerle halka da bir takım dersler verilmiş; - Devlete sadık olmak - Misafirperver olmak - Dedikodu yapmamak - Dürüst olmak - Korkak olmamak - Çocuğunu iyi yetiştirmek - Üstüne düşen görevi yerine getirmek - Eşine sadık olmak - Ana babaya hürmet etmek ...
Bazı öğütler de var ki, pek çoğu atasözleri gibi kalıplaşmıştır; - Ecel vakti ermeyince can çıkmaz. - Çıkan can geri gelmez. - Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin. - Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz. Ve bunlar gibi pek çoğu doğrudan olarak mukaddimede verilmiş. Bir o kadar da hikayelerin mânzum ve secîli kısımlarında mevcuttur.
Destanlarda Yer Alan Eski Türk Gelenekleri Ad Koyma: Oğuz Türklerinde bir gencin ad alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu. Bu yiğitliği gösterdikten sonra Dede Korkut'u çağırırlardı. Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle alakalı bir isim verirdi; "... Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin." Toy etme ( Toplantı yapıp karar verme): Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı; Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler. Düğün: Halen devam eden bir geleneğimiz olan düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı. Kız İsteme: Kız babasından veya abisinden istenirdi. Kız istemeğe büyük ve saygın kişiler giderdi. Dede Korkut Deli Karçar'dan kız kardeşini Bamsı Beyrek'e şöyle istemiştir; "Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek'i Bamsı Beyrek'e istmeğe gelmişim." Başlık Alma: Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi. Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için aşırı miktarda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır. “Deli Karçar der: Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin? Dede der: Verelim dedi, görelim ne istersin? Deli Karçar der: Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm.” Sövüş Etme: Misafir İçin Hayvan Kesme. Oğuzlar bir misafir geldiği zaman onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi. Düş Yorma: Rüyalarında gördükleri garip durumları Dede Korkut'a yorumlatıp mana çıkarırlardı. | |
| | | muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: Geri: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:05 pm | |
| DEDE KORKUT
Büyük Türk destan bilgesi Dede Korkut'un kişiliği üzerinde bilgilerimiz yetersiz kalıyor. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca’nın oğludur. Onun, IX. ve XI. yüzyıllar arasında Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği destanlarından anlaşılmaktadır. Dede Korkut'un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan destan niteliğindeki hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlu'lar devrinde Dede Korkut Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür. Destan derleyicisi, Dede Korkut kitabının önsözünde Dede Korkut hakkında şu bilgileri verir ve onun ağzından şu öğütlerde bulunur: (Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. O kişi, Oğuz'un tam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi...) (Korkut Ata Oğuz Kavminin her müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata'ya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi...) (Dede Korkut söylemiş: Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz. Kara koç ata kıymayınca yol alınmaz, kara çelik öz kılıcı çalmayınca hasım dönmez, er malına kıymayınca adı çıkmaz. Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra çekmez. Oğul babanın yerine yetişenidir, iki gözünün biridir. Devletli oğul olsa ocağının korudur...) (Dede Korkut bir daha söylemiş: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiğit binemez, binince binmese daha iyi. Çalıp keser öz kılıcı nâmertler çalınca çalmasa daha iyi... Çala bilen yiğide, ok'la kılıçtan bir çomak daha iyi. Konuğu olmayan kara evler yıkılsa daha iyi... Atın yemediği acı otlar bitmese daha iyi. İnsanın içmediği acı sular sızmasa daha iyi...) Dede Korkut'un kitabında on iki destan var. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir. Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır. Bamsı Beyrek Destanı'nda Bey Beyrek’in ardından yavuklusu Banu Çiçek şöyle seslenir; Vay al duvağımın sahibi, Vay alnımın başımın umudu. Vay şah yiğidim, şahbaz yiğidim, Doyuncaya dek yüzüne bakamadığım Han yiğit... Göz açıp ta gördüğüm, Gönül ile sevdiğim, Bir yastığa baş koyduğum Yolunda öldüğüm, kurban olduğum Can yiğit... Dede Korkut destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder. Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu'da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardır. Millî Destanımızın ana kaynağı olan Dede Korkut Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir. | |
| | | muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: Geri: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:06 pm | |
| Mukaddime (Dede Korkut Hikayeleri'nin Giriş Kısmı)
Bismillâhirrahmânirrahim
MUKADDİME
RESÛL Aleyhisselâm’a yakın zamanda, Oğuz’un Bozok Kolunun, Bayat Boyu’nda; “Korkut Ata denilen bir er ortaya çıkmış. Oğuz Boyunun bilicisi, akıllısıymış.” Alimmiş Korkut Dede, çıkarmış ne söylese. Allah ilham edermiş, Dede Korkut söylermiş. Bir müşkülü olanlar, hepsi ona koşarlar. “Ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca, Yapmazlarmış O, buyurmayınca. Her ne ki, buyurursa kabul ederlermiş, Sözünü tutarak tamam ederlermiş1.” Öğütler Korkut Ata, yol gösterir Oğuz’a. Gelecekten bildirmiş, bir gün şöyle söylemiş: “Olunca Âhir Zaman, Han çıkacak Kayı’dan. Kıyâmet’e kadar bu, değişmeyecek sonu...”
***
Başka bir öğüdünde şöyle söylemiş Dede: Allah Allah demezsen hiçbir işin düzelmez. Vermezse Ganî Allah, kişi de zenginleşmez. Ezelden yazılmazsa, kullara kaza gelmez; Eceli yetmeyince tek canlı bile ölmez. “Ölen adam dirilmez, çıkan can geri gelmez; ” Kul bunalıp kalmazsa, Hızır ona yetişmez. Kişi toplasa, yığsa; dağ kadar malı olsa Yiyeceği bellidir, nasibi ne kadarsa... Gürleyerek, taşarak denize aksa sular, Denizi dolduramaz, belli etmez deryalar. Allah’ın sevmediği kötü huy, kibirlilik Gönlünü yüce tutan erde olmaz ikilik. Sana oğulluk etmez, beslesen eloğlunu; Büyür bırakıp gider, bulur kendi yolunu. Külden tepe yapılmaz, güveyi oğul olmaz. Eşek başına gem vursan, değişip katır olmaz. Hizmetçi don değişse yine de hatun olmaz. Lapa lapa kar yağsa, zerresi yaza kalmaz. Çiçekli yeşil çimen sararır, solar güze. Eskiyen pamuklardan bez olsa çıkmaz yüze. İt derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz. “Kara koç atına kıymazsan yol alınmaz. Kara çelik öz kılıç çalmasa hasım dönmez,” Er malına kıymazsa, adı bile söylenmez. Kız anadan görmezse, öğüt alıp bilemez. Er babadan görmezse, sofra çekip yedirmez. Devletli oğul olsa, ocağının korudur.” Oğul devletli olsa, babanın onurudur. “Oğul neylesin, baba ölüp malı kalmasa.” Ona maldan fayda yok, başta devlet olmasa! Devletsizin şerrinden Allah saklasın bizi, Başımızdan almasın Han’ım hey Han’ım sizi.
*** “Sert yürürken cins ata, namert yiğit binemez.” Dostlara can adanır, düşmana sır verilmez. Namert yiğit, cins ata binmese daha iyi. Keskin kılıcı düşmana çalmasa daha iyi. Çomak kılıçtan iyi, çalabilen yiğide. Harap olup yıkılsın, misafirsiz evler de... Baba adını yaşatmayan hoyrat oğul olmasın, Doğmuşsa anasından tez ölsün, yaşamasın! Ocağını tüttüren oğul olsun devletli. Yalan söz bu dünyadan çıkıp gitsin temelli! .. “Gerçeklerin üç otuz, on yaşını doldursun.” Hakk sana ömür versin, devlet devamlı olsun.
*** Yayılan geyik bilir otlakların yerini. Yaban eşeği anlar çimenin kıymetini. Yollar eğri olsa da doğru gider develer. Yedi dere kokusunu ayırt eder tilkiler. Analar bilir kervanın gece gittiğini, Bindiği atlar anlar erin yiğitliğini. Katır bilir ağır yüklerin zahmetini, Ozanlar sezer erin cimrisini, cömerdini. Gafil başın ağrısını beyinleri bilir. Hekim bilmez ağrıyı, sızıyı çeken bilir. Kolca kopuz olmazsa ozan beyleri gezmez. Kolca kopuzunu çalanlar, Hanları üzmez. Çalıp söyleyenler ozan olsun karşınızda, Azıp gelen kazâyı kaldırsın Rabbı’mız da.
*** Eğer övmek gerekse ALLAH güzel doğrusu, Sonra Muhammet güzel, peygamberler ulusu. Sıddık güzel can dostu, sağ yanında namazda Otuzuncu cüz başı Amme güzel Kur’ân’ da. Hecesince okunsa Yasin güzel sonra da, Kâfire kılıç çalan Aliyül Mürtezâ da. Hasan ile Hüseyin peygamber torunları, İkisi birden güzel Ali’ nin oğulları. Yazılıp gökten indi Hakk ilmi güzel Kur’ân, Onu dizdi, biçti güzel Affanoğlu Osman. Çukur yerde yapılmış Mekke güzel Hakk evi, Sağ varsa, esen gelse imanlı hacı iyi. Hesap gününde Cuma güzel, cumada hutbe; Hutbeye kulak verip dinler ise ümmet de... O müezzin minarede ezan okuyunca, Helâlli güzel yanda diz basıp oturunca. Şakağından ağarsa saçları, güzel baba. Boy, cemaat, oymak, aşîret, gardaş ve oba... Yola girince güzeldir kara erkek deve, Sevgili kardeş güzel yanında girse eve. Ev yanında dikilse güzel, gelin odası. Yüksek yaylalar güzel, güzel çadır obası... Hiç birine benzemez Âlemlerin Tanrısı, Hepsinden daha güzel ALLAH’ın dost olması. Allah size dost olup, Han’ım yardım eylesin; Oğuz’un Boyları’na O, medet eriştirsin.” | |
| | | muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: Geri: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:07 pm | |
| (Dede Korkut Hikayeleri-1)
DİRSE HAN OĞLI BUĞAÇ HAN BOYINI
BEYAN İDER HANUM HEY
Bir gün Kam Gan oğlı Han Bayındır yirinden turmış idi. Şâmî günlügi yir yüzine dikdürmiş idi. Ala sayvanı gök yüzine aşanmış idi. Bin yirde ipek halıçası döşenmiş idi. Hanlar hanı Han Bayındır yılda bir kerre toy idüp Oğuz biglerin konuklar idi. Gine toy idüp atdan aygır deveden buğra koyundan koç kırdurmış idi. Bir yire ağ otağ bir yire kızıl otağ bir yire kara otağ kurdurmış idi. Kimün ki oğlı kızı yok kara otağa kondurun, kara kiçe altına döşen, kara koyun yahnısından önine getürün, yir ise yisün yimez ise tursun gitsün dimiş idi. Oğlı olanı ağ otağa kızı olanı kızıl otağa kondurun, oğlı kızı olmayanı Allah Ta`âla kargayupdur, biz dahı kargaruz bellü bilsün dimiş idi.
Oğuz bigleri bir bir gelüp yığnak olmağa başladı.
Meğer Dirse Han dirler idi bir bigün oğlı kızı yoğ idi.
Soylamış, görelüm hanum ne soylamış:
Salkum salkum tan yilleri esdüginde
Sakallu bozaç turgay sayradukda Sakalı uzun tat eri banladukda
Bidevi atlar issini görüp okradukda
Aklu karalu seçilen çağda
Göksi gözel kaba tağlara gün degende
Big yigitler cılasunlar birbirine koyulan çağda
alar sabah Dirse Han kalkubanı yirinden örü turup kırk yigidin boyına alup Bayındır Hanun sohbetine gelür idi.
Bayındır Hanun yigitleri Dirse Hanı karşuladılar. Getürüp kara otağa kondurdılar. Kara kiçe altına döşediler. Kara koyun yahnısından önine getürdiler. Bayındır Handan buyuruk böyledür hanum didiler. Dirse Han aydur: Bayındır Han benüm ne eksükligüm gördi, kılıcumdan mı gördi, suframdan mı gördi, benden alçak kişileri ağ otağa kızıl otağa kondurdı, benüm suçum ne oldı kim kara otağa kondurdı didi. Ayıtdılar: Hanum bu gün Bayındır Handan buyruk şöyledür kim oğlı kızı olmayanı Tanrı Ta`âla kargayupdur biz dahı kargaruz dimişdür didiler. Dirse Han yirinden örü turdı, aydur: Kalkubanı yigitlerüm yirünüzden örü turun, bu karayıp bana ya bendendür ya hatundandur didi.
Dirse Han ivine geldi. Çağırup hatunına soylar, görelüm hanum ne soylar:
Soylama Aydur:
Berü gelgil başum bahtı ivüm tahtı
İvden çıkup yorıyanda selvi boylum
Topuğında sarmaşanda kara saçlum
Kurılu yaya benzer çatma kaşlum Koşa bâdem sığmayan tar ağızlum
Güz almasına benzer al yanaklum
Kavunum viregüm düvlegüm
Görür misin neler oldı
Kalkubanı Han Bayındır yirinden turmış, bir yire ağ otağ bir yire kızıl otağ bir yire kara otağ dikdürmiş, ı oğulluyı ağ otağa kızluyı kızıl otağa oğlı kızı olmayanı kara otağa kondurun, kara kiçe altına dögen, kara koyun yahnısından önine getürün, yir ise yisün, yimez ise tursun gitsün, anun kim oğlı kızı olmaya Tanrı Ta`âla anı kargayupdur biz dahı kargaruz dimiş. Ben varıçak gelübeni karşuladılar kara otağa kondurdılar, kara kiçe altuma döşediler, kara koyun yahnısından önüme getürdiler, oğlı kızı olmayanı Tanrı Ta`âla kargayupdur biz dahı kargaruz bellü bilgil didiler. Senden midür benden midür, Tanrı Ta`âla bize bir batman oğul virmez nedendür didi, soyladı:
Soylama
Aydur:
Han kızı yirümden turayım mı
Yakan ile boğazundan tutayın mı
Kaba ökçem altına salayın mı Kara polat öz kılıcum elüme alayın mı Öz gevdenden başunı keseyin ıni
Can tatlusın sana bildüreyin mi
Alça kanun yir yüzine dökeyin mi
Han kızı sebebi nedür digil mana
Katı kazab iderem şimdi sana
didi.
Dirse Hanun hatunı soylamış, görelüm ne soylamış, aydur: Hay Dirse Han, bana kazab itme, incinüp acı sözler söyleme, yiründen örü turgıl, ala çadırun yir yüzine dikdürgil, atdan aygır deveden buğra koyundan koç öldürgil, İç Oğuzun Taş Oğuzun biglerin üstüne yığnak itgil, aç görsen toyurgıl, yalıncak görsen tonatgıl, borçluyı borçından kurtargıl, depe kibi et yığ göl kibi kımız sağdur, ulu toy eyle, hâcet dile, ola kim bir ağzı du`âlının alkışı ile Tanrı bize bir batman ayal vire didi.
Dirse Han dişi ehlinün sözi ile ulu toy eyledi, hâcet diledi: Atdan aygır deveden buğra koyundan koç kırdurdı. İç Oğuz Taş Oğuz biglerin üstine yığnak itdi. Aç görse toyurdı. Yalın görse tonatdı. Borçluyı borçından kurtardı. Depe kibi et yığdı göl kibi kımız sağdurdı. El götürdiler hâcet dilediler. Bir ağzı du`âlınun alkışı ile Allah Ta`âla bir ayal virdi: Hatunı hâmile oldı, bir niçe müddetden sonra bir oğlan toğurdı. Oğlançuğını dayalara virdi saklatdı. At ayağı
külük ozan dili çevük olur. Eyegülü ulalur kapurgalu böyür. Oğlan on biş yaşına girdi. Oğlanun babası Bayındır Hanun ordusına karışdı.
Meger hanum, Bayındır Hanun bir buğası var idi, bir dahı buğrası var idi. Ol buğa katı taşa buynuz ursa un kibi ügidür idi. Bir yazın bir güzin buğa ile buğrayı savaşdururlar idi, Bayındır Han kalın Oğuz bigleri ile tamaşaya bakar idi, teferrüc ider idi.
Meger sultanum, gine yazın buğayı saraydan çıkardılar. Üç kigi sağ yanından üç kişi sol yanından demür zencir ile buğayı tutmışlar idi. Gelüp meydan ortasında koyu virdiler. Meger sultanum, Dirse Hanun oğlançuğı üç dahı ordu uşağı meydanda aşuk oynarlar idi. Buğayı koyu virdiler, oğlançuklara kaç didiler. Ol üç oğlan kaçdı. Dirse Hanun oğlançuğı kaçmadı, ağ meydanun ortasında bakdı turdı. Buğa dahı oğlana sürdi geldi. Diledi ki oğlanı helâk kıla idi. Oğlan yumruğı ile buğanun alnına kıya tutup çaldı, buğa götin götin gitdi. Buğa oğlana sürdi girü geldi. Oğlan yine buğanun alnına yumruğı ile katı urdı. Oğlan bu katla buğanun alnına yumruğını tayadı, sürdi meydanun başına çıkardı. Buğa ile oğlan bir hamle çekişdiler. İki talusınun üstine buğanun köpük turdı. Ne oğlan yener, ne buğa yener. Oğlan fikr eyledi, aydur: Bir tama direk ururlar, ol tama tayak olur, ben bunun alnına niye tayak olurın tururın didi. Oğlan buğanun alnından yumruğın giderdi, yolından savuldı. Buğa ayağ üstine turamadı, düşdi tepesinün üstine yıkıldı. Oğlan pıçağına el urdı, buğanun başını kesdi. Oğuz bigleri gelüp oğlan üstine yığnak oldılar, tahsin didiler. Dedem Korkut gelsün bu oğlana ad kosun, bilesinçe alup babasına varsun, babasından oğlana biglik istesün, taht alıvirsün didiler.
Çağırdılar Dedem Korkut gelür oldı. Oğlanı alup babasına vardı. Dede Korkut oğlanun babasına soylamış, görelüm hanum ne soylamış:
Aydur:
Hey Dirse Han biglik virgil bu oğlana
Taht virgil erdemlüdür
Boynı uzun bidevi at virgil bu oğlana
Biner olsun hünerlüdür
Ağayıldan tümen koyun virgil bu oğlana
Şişlik olsun erdemlüdür Kaytabandan kızıl deve virgil bu oğlana
Yüklet olsun hünerlüdür
Altun başlu ban iv virgil bu oğlana
Kölge olsun erdemlüdür
Çigni kuşlu cübbe ton virgil bu oğlana
Geyer olsun hünerlüdür
Bayındır Hanun ağ meydanında bu oğlan cenk itmişdür, bir buğa öldürmiş senün oğlun, adı Buğaç olsun, adını ben virdüm yaşını Allah virsün didi. Dirse Han oğlana biglik virdi, taht virdi.
Oğlan tahta çıkdı, babasınun kırk yigidin anmaz oldı. Ol kırk yigit hased eylediler, birbirine söylediler: Gelün oğlanı babasına kovlayalum, ola kim öldüre, gine bizüm `izzetümüz hörmetümüz anun babası yanında hoş ola artuk ola didiler.
Vardı bu kırk yigidin yigirmisi bir yana yigirmisi dahı bir yana oldı. Evvel yigirmisi vardı, Dirse Hana bu haberi getürdi, aydur: Görür misin Dirse Han neler oldı, yarımasun yarçımasun, senün oğlun kür kopdı erçel kopdı, kırk yigidin boyına aldı, kalın Oğuzun üstine yorıyış itdi, ne yirde gözel kopdı ise çeküp aldı, ağ sakallu kocanun ağzın sögdi, ağ pürçeklü karınun südin tartdı, akan turı sulardan haber kiçe, arkurı yatan Ala Tağdan teber aşa, hanlar hanı Bayındıra haber vara, Dirse Hanun oğlı böyle bid`at işlemiş diyeler, gezdügünden öldügün yig ola, Bayındır Han seni çağıra, sana katı kazab eyleye, böyle oğul senün nene gerek, böyle oğul olmakdan olmamak yigdür, öldürsene didiler. Dirse Han varun getürün öldüreyim didi. Böyle digeç hanum ol nâmerdlerün yigirmisi dahı çıka geldi ve bir kov anlar dahı getürdiler. Aydur: Kalkubanı Dirse Han senün oğlun yirinden örü turdı, göksi gözel kaba tağa ava çıkdı, sen var iken av avladı kuş kuşladı anasınun yanına alup geldi, al şarabun itisinden aldı içdi, anası ile şohbet eyledi, atasına kasd eyledi, senün oğlun kür kopdı erçel kopdı, arkurı yatan Ala Tağdan haber kiçe, hanlar hanı Bayındıra haber vara, Dirse Hanun oğlı böyle bid`at eylemiş diyeler, seni çağırdalar, Bayındır Hanun katında sana kazab ola, böyle oğul nene gerek, öldürsene didiler. Dirse Han aydur: Varun getürün öldüreyim, böyle oğul mana gerekmez didi. Dirse Hanun nökerleri aydur: Biz senün oğlunı niçe getürelüm, senün oğlun bizüm sözümüz almaz, bizüm sözümüz ile gelmez, kalkubanı yiründen örü turgıl, yigitlerün ohşagıl boyuna algıl, oğluna uğragıl, yanuna alup ava çıkgıl, kuş uçurup av avlayup oğlunı ohlayup öldüre görgil, eger böyle öldürmez isen bir dürlü dahı öldürimezsin bellü bilgil didiler. | |
| | | muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: Geri: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:09 pm | |
| Soylama Salkum salkum tan yilleri esdüginde
Sakallu bozaç turgay sayradukda Bidevi atlar issini görüp okradukda
Sakalı uzun tat eri banladukda
Aklu karalu seçilen çağda
Kalın Oğuzun gelini kızı bezenen çağda
Göksi gözel kaba tağlara gün degende
Big yigitler cılasunlar birbirine koyulan çağda alar sabah Dirse Han yirinden örü turdı. Oğlançuğın yanına alup kırk yigidin boyına saldı, ava çıkdı.
Av avladılar, kuş kuşladılar. Ol kırk nâmerdün bir kaçı oğlanun yanına geldi, aydur: Baban didi geyikleri kovsun getürsün benüm önümde depelesün, oğlumun at segirdigin kılıç çalışın ok atışın göreyim, sevineyim kıvanayım güveneyim didi didiler. Oğlandur ne bilsün, geyigi kovar idi getürür idi babasınun öninde sinirler idi. Babam at segirdişüme baksun kıvansun, ok atışuma baksun güvensün, kılıç çalışuma baksun sevinsün dir idi. Ol kırk nâmerdler aydurlar: Dirse Han görür misin oğlanı, yazıda yabanda geyigi kovar senün önüne getürür, geyige atar iken ok ile seni urur öldürür, oğlun seni öldürmedin sen oğlunı öldüri görgil didiler.
Oğlan geyigi kovar iken babasınun öninden gelüp gider idi. Dirse Han Korkut sinirli katı yayın eline aldı. Üzengüye kalkup katı çekdi, uz atdı, oğlanı iki talusınun arasında urup çakdı, yıkdı. Ok tokındı, alça kanı şorladı koynı toldı, bidevi atınun boynın kuçakladı yire düşdi. Diree Han istedi kim oğlançuğınun üstine gürleyüp düşe idi. Ol kırk nâmerd komadı. Atınun cılavısın döndürdi, ordusına gelür oldı.
Dirse Hanun hatunı oğlançuğumun ilk avıdur diyü atdan aygır deveden buğra koyundan koç kırdurdı, kanlu Oğuz biglerin toylayayım didi. Yumurlanup yirinden örü turdı, kırk ince kızı boyına aldı, Dirse Hana karşu vardı. Kapak kaldurdı Dirse Hanun yüzine bakdı. Sağ ilen solına göz gezdürdi, oğlançuğını görmedi. Kara bağrı sarsıldı, düm yüregi oynadı, kara kıyma gözleri kan yaş toldı. Çağırup Dirse Hana soylar, görelüm hanum ne soylar:
Berü gelgil başum bahtı ivüm tahtı
Han babamun güyegüsi
Kadın anamun sevgüsi
Atam anam virdügi
Göz açuban gördügüm
Könül virüp sevdügüm
A Dirse Han
Kalkubanı yiründen örü turdun
Yilisi kara kazılık atun butun bindün
Göksi gözel kaba tağa ava çıkdun
İki vardun bir gelürsin yavrım kanı
Karanu dünde bulduğum oğul kanı
Çıksun benüm görür gözüm a Dirse Han yaman segrir
Kesilsün oğlan emen süd tamarum yaman sızlar
Saru yılan şokmadın ağça tenüm kalkup şişer
Yalunuzça oğul görinmez bağrum yanar
Kuru kuru çaylara su saldum
Kara tonlu dervişlere nezirler virdüm
Aç görsem toyurdum, yalınçak görsem tonatdum
Depe kibi et yığdum, göl kibi kımız sağurdum
Dilek ile bir oğul güç ile buldum
Yalunuz oğul haberin a Dirse Han digil mana
Karşu yatan Ala Tağdan bir oğul uçurdun ise digil mana
Kamın akan yügrük sudan bir oğul akıtdun ise digil mana
Aslan ile kaplana bir oğul yidürdün ise digil mana
Kara tonlu azgun dinlü kâfirlere bir oğul aldurdun ise digil mana
Han babamun katına ben varayım
Ağır hazine bol leşker alayın
Azgun dinlü kâfire ben varayım
Paralanup kazılık atumdan inmeyinçe
Yinüm ile alça kanum silmeyinçe
Kol bud olup yir üstine düşmeyinçe
Yalunuz oğul yollarından dönmeyeyim
Yalunuz oğul haberin a Dirse Han digil mana
Kara başum kurban olsun bu gün sana
didi, zârılık eyledi ağladı. Böyle digeç Dirse Han hatunına cevab virmedi, ol kırk nâmerd karşu geldi, aydur: Oğlun sağdur esendür, avdadur, bu gün yarın kanda ise gelür, korkma kayurma, big serhoşdur cevab viremez didiler.
Dirse Hanun hatunı kayıtdı girü döndi. Katlanımadı, kırk, ince kızı boyına aldı, bidevi ata binüp oğlançuğın isteyü gitdi. Kışda yazda karı buzı erinmeyen Kazılık Tağına geldi çıkdı. Alçakdan yüce yirlere çapup çıkdı. Baksa görse bir derenün içine karga kuzgun iner çıkar, konar kalkar. Bidevi atın ökçeledi, ol tarafa yorıdı.
Meger sultanum, oğlan ol arada yıkılmış idi. Karga kuzgun kan görüp oğlanun üstine konmak ister idi. Oğlanun iki kelbçügezi var idi, kargayı kuzgunı kovar idi kondurmaz idi. Oğlan anda yıkıldukda boz atlu Hızır oğlana hazır oldı, üç katla yarasın eli ile şığadı, sana bu yaradan korkma oğlan ölüm yokdur tağ çiçegi anan südi ile senün yarana melhemdür didi, gayıb oldı. Oğlanun anası oğlanun üstine çapup çıka geldi. Baksa görse oğlançuğı alça kana bulaşmış yatur. Çağıruban oğlançuğına soylar, görelüm hanum ne soylar:
Aydur:
Kara kıyma gözlerün uyhu almış açgıl ahı
On igiçe sünüçügün ören olmış yığşur ahı
Tanrı viren tatlu canun seyranda imiş anıt ahı
Öz gevdende canun var ise oğul haber mana
Kara başum kurban olsun oğul sana
Akar senün sularun Kazılık Tağı
Akar iken akmaz olsun
Biter senün otlarun Kazılık Tağı
Biter iken bitmez olsun
Kaçar senün geyiklerün Kazılık Tağı
Kaçar iken kaçmaz olsun taşa dönsün
Ne bileyin oğul arslandan mı oldı
Yohsa kaplandan mı oldı ne bileyin oğul
Bu kazalar sana nireden geldi
Ol gevdende canun var ise oğul haber mana
Kara başum kurban olsun oğul sana
Ağız dilden bir kaç kelime haber mana
didi. Böyle digeç oğlanun kulağına ses tokındı. Baş kaldurdı, yalabıdak gözin açdı anasınun yüzine bakdı. Soylamış, görelüm hanım ne soylamış:
Aydur:
Berü gelgil ak südin emdügüm kadunum ana
Ağ pürçeklü izzetlü canum ana
Akarlıda şularına kargamagıl
Kazılık Tağınun günahı yokdur
Biterlide otlarına kargamagıl
Kazılık Tağınun suçı yokdur
Kaçar geyiklerine kargamagıl
Kazılık Tağınun günahı yokdur
Arslan ile kaplanına kargamagıl
Kazılık Tağınun şuçı yokdur
Kargar isen babama karga
Bu şuç bu günah babamdandur
Didi. Oğlan yine aydur: Ana ağlamagıl, mana bu yaradan ölüm yokdur korkmagıl, boz atlu Hızır mana geldi, üç kerre yaramı sığadı, bu yaradan sana ölüm yokdur tağ çiçegi anan südi sana merhemdür didi. Böyle digeç kırk ince kız yayıldılar, tağ çiçegi divşürdiler. OğIanun anası emçegin bir sıkdı südi gelmedi, iki sıkdı südi gelmedi, üçincide kendüye zarb eyledi, katı toldı, sıkdı süd ile kan karışuk geldi. Tağ çiçegi ile südi oğlanun yarasına urdılar. Oğlanı ata bindürdiler, alubanı ordusına gitdiler. Oğlanı hekimlere ısmarlayup Dirse Handan sakladılar.
At ayağı külük ozan dili çevük olur. Hanum, oğlanun kırk günde yarası onaldı, sapa sağ oldı. Oğlan ata biner kılıç kuşanur oldı, av avlar kuş kuşlar oldı. Dirse Hanun haberi yok, oğlançuğın öldi bilür.
Ol kırk nâmerdler bunı tuydılar, ne eyleyelüm diyü tanışdılar. Dirse Han eger oğlançuğın görür ise arturmaz bizi hep kırar didiler. Gelün Dirse Hanı tutalum, ağ ellerin ardına bağlayalum, kıl sicim ağ boynına takalum, alubanı kâfir illerine yönelelüm diyü Dirse Hanı tutdılar. Ağ ellerin ardına bağladılar, kıl sicim boynına takdılar, ağ etinden kan çıkınça dögdiler. Dirse Han yayan bunlar atlu yorıdılar, alubanı kanlu kâfir illerine yöneldiler. Dirse Han tutsak oldı gider. Dirse Hanun tutsak olduğından Oğuz biglerinün haberi yok.
Meğer sultanum, Dirse Hanun hatunı bunı tuymış. Oğlançuğına karşu varup soylamış, görelüm hanum ne soylamış, aydur: Görür misin ay oğul neler oldı, sarp kayalar oynanmadı yir obrıldı, ilde yağı yoğ iken senün babanun üstine yağı geldi, ol kırk nâmerd babanun yoldaşları babanı tutdılar, ağ ellerin ardına bağladılar, kıl sicim ağ boynına takdılar, kendüler atlu babanı yayak yorıtdılar, alubanı kanlu kâfir illerine yöneldiler, hanum oğul kalkubanu yiründen örü turgıl, kırk yigidin boyuna algıl, babanı ol kırk nâmerdden kurtargıl, yorı oğul, baban sana kıydı ise sen babana kıymagıl didi.
Oğlan anasınun sözin şımadı. Buğaç Big yirinden örü turdı, kara polat öz kılıcın biline kuşandı, ağ tozluça katı yayını eline aldı, altun cıdasın kolına aldı, bidevi atını tutdurdı butun bindi, kırk yigidin boyına aldı, babasınun ardınça yortup gitdi.
Ol nâmerdler dahı bir yirde konmışlar idi, al şarabun itisinden içerler idi. Buğaç Han çapup yetdi. Ol kırk nâmerd dahı bunı gördiler. Ayıtdılar: Gelün varalum şol yigidi tutup getürelüm, ikisini bir yirde kâfire yetürelüm didiler. Dirse Han aydur: Kırk yoldaşum aman, Tanrınun birligine yokdur güman, menüm elümi şişün, kolça kopuzum elüme virün, ol yigidi döndüreyim, gerek beni öldürün gerek dirgürün, koyu virün didi. Elini şişdiler, Kolça kopuzın eline virdiler. Dirse Han oğlançuğı idügin bilmedi, karşu geldi. Soylar, görelüm hanum ne soylar:
Aydur:
Boynı uzun bidevi atlar gider ise menüm gider
Senün de içinde binidün var ise yigit digil mana
Savaşmadın urışmadın ah vireyim döngil girü
Ağayıldan tümen koyun gider ise menüm gider
Senün de içinde şişligün var ise digil mana
Savaşmadın urışmadın alı vireyim döngil girü
Kaytabandan kızıl deve gider ise menüm gider
Senün de içinde yükletün var ise digil mana
Şavaşmadın urışmadın alı vireyim döngil girü
Altun başlu ban ivler gider ise benüm gider
Senün de içinde odan var ise yigit digil mana
Savaşmadın urışmadın alı vireyim döngil girü
Ağ yüzlü ala gözlü gelinler gider ise benüm gider
Senün de içinde nişanlun var ise yigit digil mana
Savaşmadın urışmadın alı vireyim döngil girü
Ağ sakallu kocalar gider ise menüm gider
Senün de içinde ağ sakallu baban var ise yigit digil mana
Savaşmadın urışmadın kurtarayım döngil girü
Menüm içün geldün ise oğlançuğum öldürmişem
Yigit sana yazuğı yok döngil girü
didi. Oğlan burada babasına şoylamış, görelüm hanum ne soylamış:
Boynı uzun bidevi atlar senün gider
Menüm de içinde binidüm var
Komağum yok kırk nâmerde
Kaytabanda kızıl deve senün gider
Menüm de içinde yükletüm var
Komağum yok kırk nâmerde
Ağayılda tümen koyun senün gider
Menüm de içinde şişligüm var
Komağum yok kırk nâmerde
Ağ yüzlü ala gözlü gelin senün gider ise
Menüm dahı içinde nişanlum var
Komağum yok kırk nâmerde
Altun başlu ban ivler senün gider ise
Menüm de içinde odam var
Komağum yok kırk nâmerde
Ağ şakallu kocalar senün gider ise
Menüm dahı içinde bir aklı şaşmış biligi yitmiş koca babam var
Komağum yok kırk nâmerde
didi. Kırk yigidine dülbend saldı, el eyledi. Kırk yigit bidevi atın oynatdı, oğlanun üzerine yığnak oldı. Oğlan kırk yigidin boyına aldı, at depdi, cenk ve savaş itdi. Kiminün boynın urdı, kimini tutsak eyledi. Babasını kurtardı, kayıtdı girü döndi. Dirse Han burada oğlançuğı sağ idügin bildi. Hanlar hanı Han Bayındır oğlana biglik virdi, taht virdi. Dedem Korkut boy boyladı soy soyladı, bu Oğuz-nâmeyi düzdi koşdı böyle didi.
Anlar dahı bu dünyaya geldi kiçdi
Karvan kibi kondı köçdi
Anları dahı ecel aldı yir gizledi
Fâni dünya yine kaldı
Gelimlü gidimlü dünya
Son uçı ölümlü dünya
Kara ölüm geldüginde kiçit virsün. Sağlığ ile sağınçın devletün Hak artursun. Ol ögdügüm yüce Tanrı dost olubanı meded irsün. Yöm vireyin hanum: Yirlü kara tağlarun yıkılmasun. Kölgelüçe kaba ağacun kesilmesün, kamın akan görklü suyun kurumasun, kanatlarun uçları kırılmasun, Çapar iken ağ boz atun büdrimesün, çalışanda kara polat öz kılıcun gedilmesün, dürtişür iken ala gönderün ufanmasun, ağ pürçeklü anan yiri behişt olsun, ağ sakallu baban yiri uçmağ olsun, Hak yanduran çırağun yana tursun, kâdir Tanrı seni nâmerde muhtac eylemesün hanum hey. | |
| | | muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: Geri: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:12 pm | |
| [DEDE KORKUT HİKÂYELERİ-2]
Salur Kazan'ın Evinin Yağmalandığı Destan'ı Beyan Eder Hanum Hey
Yağız al atını çektirdi, sıçrayıp bindi. Alnı beyaz aygırına Dündar bindi. Kazan Bey'in kardeşi Kara Göne bindi. Beyaz büyük cins atım çektirdi. Bayındır Han'ın düşmanı yenen Şîr Şemseddin bindi. Parasarın Bayburt Hisarı' ndan fırlayıp uçan Beyrek boz aygırına bindi. Yağız al atlı Kazan'a keşiş diyen Bey Yigene doru aygırına bindi. Saymağa kalksam tükense olmaz, kudretli Oğuz beyleri bindi, Ala Dağa alaca asker ava çıktı.
Kafirin casusu casusladı, vardı kafirler azgını Şökli Melik'e haber verdi. Yedi bin kaftanının ardı yırtmaçlı, yarısından kara saçlı, pis dinli, din düşmanı alaca atlı kafir bindi, dört nala hücum etti, gece yarısında Kazan Bey'in yurduna geldi. Altın otağlarını kafirler yıktılar. Kaza benzer kızı gelini feryat ettirdiler. Tavla tavla koç atlarına bindiler. Katar katar kızıl develerini yedekte çektiler. Ağır hazinesini, bol akçesini yağmaladılar. Kırk ince belli kız ile boyu uzun Burla Hatun esir gitti. Kazan beyin ihtiyarcık olmuş anası kara deve boynunda asılı gitti. Han Kazan'ın oğlu Uruz Bey üç yüz yiğit ile eli bağlı, boynu bağlı gitti. Eylik Koca Oğlu Son Kulmaş, Kazan Bey' in evi üzerine şehit oldu. Kazanın bu işlerden haberi yok. Kafir der: Beyler, Kazanan tavla tavla koç atlarına binmişiz, altın akçasını yağmalamışız, kırk yiğit ile oğlu Uruz'u esir etmişiz, katar katar develerini yedekte çekmişiz, kırk ince belli kız ile Kazan'ın helallisini tutmuşuz, bu darbeleri biz Kazan'a vurmuşuz dedi. Kafirin biri der: Kazan Bey'de bir Öcümüz kaldı. Şökli Melik der: Bre asilzade ne öcümüz kaldı? Kafir der: Kazanın Kapulu Derbendinde on bin koyunu vardır, şu koyunları da getirsek Kazan'a büyük darbe vurmuş olurduk dedi. Şökli Melik der: Altı yüz kafir varsın, koyunu getirsin dedi.
Altı yüz kafir atlandı, koyunun üzerine dört nala gitti.
Gece yatarken Karacık Çoban kara kaygılı rüya gördü. Rüyasından sıçradı ayağa kalktı. Kıyan Gücü, Demir Gücü bu iki kardeşi yanına aldı. Ağılın kapışını berkitti. Üç yerde tepe gibi taş yığdı. Alaca kollu sapanını eline aldı.
Ansızın Karacık çobanın üzerine altı yüz kafir yüklendi.
Kafir der:
Karanlık akşam olunca kaygılı çoban Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban Sütü peyniri bol kaymaklı çoban
Kazan Bey'in penceresi altın otağlarını biz yıkmışız, tavla tavla koç atlarına biz binmişiz, katar katar kızıl devesini biz yedekte çekmişiz, ihtiyarcık anasını biz getirmişiz, ağır hazine bol akçasını biz yağmalamışız. kaza benzer kızı gelini biz esir etmişiz, kırk yiğidi ile Kozan'ın oğlunu biz getirmişiz, kırk ince belli kız ile Kazan'ın helallisini biz getirmişiz, bre çoban uzağından yakınından beri gel, baş indirip bağır, bas, biz kafire selam ver, öldürmeyelim, Şökli Melik'e seni iletelim, sana beylik verelim.
Çoban der:
Lakırdı söyleme bre itim kafir İtim ile bir yalakta bulaşığımı içen azgın kafir Altındaki alaca atını ne översin Alaca başlı keçim kadar gelmez bana Başındaki tulganı ne översin bre kafir Baçımdaki börküm kadar gelmez bana Altmış tutam mızrağım ne översin murdar kafir Kızılcık değeneğim kadar gelmez bana Kılıcım ne översin bre kafir Eğri başlı çomağım kadar gelmez bana Okluğunda doksan okunu ne översin bre kafir Alaca kollu sapanım kadar gelmez bana Uzağından yakınından beri gel Yiğitlerin darbesini gör öyle geç
dedi. Derhal kafirler at teptiler, ok serptiler. Yiğitler ejderhası Karacık Çoban sapanının oyasına taş koydu attı. Birini alınca ikisini üçünü yıktı, ikisini atınca üçünü dördünü yıktı. Kafirlerin gözüne korku düştü. Karacık Çoban kafirin üç yüzünü sapan taşı ile yere serdi. İki kardeşi okla vuruldu, şehit oldu. Çobanın taşı tükendi, koyun demez keçi demez, sapanının ayasına koyar atar, kafiri yıkar. Kafirin gözü korktu. Dünya alem kafirin basma karanlık oldu, der: Murada, maksuda ermesin, bu çoban bizim hepimizi öldürür mü öldürür dediler, ve durmayıp kaçtılar.
Çoban şehit olan kardeşlerini Hakka teslim etti, kafirlerin (esinden bir büyük tepe yığdı, çakmak çakıp ateş yaktı ve keçesinden isli kül yapıp yarasına bastı, yolun kenarına geçip oturdu, ağladı sızladı. Der : Salur Kazan, Bey Kazan, ölü müsün diri misin, bu işlerden haberin yok mudur dedi.
Meğer hanım o gece kudretli Oğuz'un devleti. Bayındır Han'ın güveyisi. Ulaş oğlu Solur Kazan kara kaygılı rüya gördü. Sıçradı ayağa kalktı, der: Biliyor musun kardeşim Kara Göne, rüyamda ne göründü, kara kaygılı rüya gördüm, yumruğumda çırpınan benim şahin kuşumu ölüyor gördüm, gökten yıldırım ak otağımın üzerine çakıyor gördüm, kapkara duman yurdumun üzerine dökülüyor gördüm, kuduz kurtlar evimi dişleyip yırtıyor gördüm, kargı gibi kara saçımı uzanıyor gördüm, uzanarak gözümü örtüyor gördüm, bileğimden on parmağımı kanda gördüm, ne vakit ki bu rüyayı gördüm, ondan beri aklımı fikrimi toplayamıyorum, hanım kardeş benim bu rüyamı yor bana dedi. Kara Göne der: Kara bulut dediğin senin devletindir, kar ile yağmur dediğin senin askerindir, sac kaygıdır, kan karadır, geri kalanını yoramam, Allah yorsun dedi. Böyle söyleyince Kazan der: Benim avımı bozma, askerimi dağıtma, ben bugün yağız al atı ökçelerim, üç günlük yolu bir günde alırım, öğle olmadan yurdumun üstüne varırım, eğer sağdır esendir, akşam olmadan gene ben bana gelirim, yurdum sağ esen değilse başınızın çaresine bakın, ben artık gittim dedi.
Yağız al atım mahmuzladı Kazan Bey yola gitti. Gele gele yurdunun üzerine geldi. Gördü ki uçanlardan kuzgun kalmış, fazı dolaşmış yurtta kalmış. Kazan Bey burada yurt ile haberleşmiş, görelim hanım ne haberleşmiş:
Kazan der:
Kavım kabile benim ortak yurdum Yaban eşeği ile yabani geyiğe komşu yurdum Seni düşman nereden dolamış güzel yurdum Ak otağlar dikilince yurdu kalmış İhtiyarcık anam oturunca yeri kalmış Oğlum Uruz ok alınca hedef kalmış Oğuz beyleri at sürünce meydan kalmış Kara mutfak dikilince ocak kalmış
Bu halleri gördüğünde Kazan'ın kara süzme gözleri kan yaş doldu, kan damarları kaynadı, kara bağrı sarsıldı. Yağız al atım ökçeledi, kafirin geçtiği yola düştü gitti.
Kazan'ın önüne bir su geldi. Kazan der: Su Hak yüzünü görmüştür, ben bu su ile haberleşeyim dedi. Görelim hanım nice haberleşti:
Kazan der:
Çağıl çağıl kayalardan çıkan su Ağaç gemileri oynatan su Basan ile Hüseyin’in hasreti su Bağ ve bostanın ziyneti su Ayişe ile Fdtıma'nın bakışı su Koç atların gelip içtiği su Kızıl develerin gelip geçtiği su Ak koyunların gelip çevresinde yattığı su Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana Kara başım kurban olsun suyum sana
dedi. Su nasıl haber versin. Sudan geçti, bu sefer bir kurda rastladı. Kurt yüzü mübarektir, kurt ile bir haberleşeyim dedi. Görelim hanım ne haberleşti:
Kazan der:
Karanlık akşam olunca günü doğan Kar ile yağmur yağınca er gibi duran Kara koç atlar gördüğünde kişnettiren Kızıl deve gördüğünde bağrıştıran Akça koyun gördüğünde kuyruk çarpıp kamçılayan Arkasını vurup berk ağılın ardım söken Karma öğeçin semizim alıp tutan Kanlı kuyruk yüzüp çap çap yutan Avazı kalın köpeklere kavga salan Çakmaklıca çobanları geceleyin koşturan Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana Kara basımın sağlığında iyilikler edeyim köpek
dedi. Kurt nasıl haber versin. Kurttan da geçti. Karoca Çoban'ın kora köpeği Kazan'ın karşısına geldi. Kazan, kara köpek ile haberleşti, görelim hanım ne haberleşti:
Der:
Karanlık akşam olunca vaf vaf üren Acı ayran dökülünce çap çap içen Gece gelen hırsızları korkutan Korkutarak şamatasıyla ürküten Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana Kara basımın sağlığında iyilikler edeyim köpek sana
dedi. Köpek nasıl haber versin. Köpek Kazan'ın atının ayağına çap çap düşer, sin sin sinler. Kazan bir sopa ile köpeği vurdu, köpek çekildi geldiği yola gitti. Kazan köpeği takip ederek Karaca Çoban'ın üzerine geldi. Çoban'ı gördüğünde haberleşti, görelim hanım ne haberleşti:
Kazan der:
Karanlık ahsam olunca kaygılı çoban Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban Ünümü anla sözümü dinle Ak otağım surdan geçmiş gördün mü söyle bana Kara başım kurban olsun çoban sana
dedi. Çoban der:
Ölmüş muydun yitmiş miydin a Kazan Nerde geziyordun neredeydin a Kazan
Dün değil evvelki gün evin burçtan geçti. İhtiyarcık anan kara deve boynunda asılı geçti. Kırk ince belli kızı île helalim boyu uzun Burla Hatun ağlayarak şurdan geçti. Kırk yiğit île oğlun Uruz başı açık yalın oyak kafirlerin yarımca esir gitti. Tavla tavla koç atlarına kafir binmiş. Katar katar develerim kafir yedekte çekmiş Altın akçe, bol hazineni kafir almış.
Çoban böyle deyince Kazan oh etti, aklı basından gitti, dünya alem gözüne karanlık oldu. Der: Ağzın kurusun çoban, dilin çürüsün çoban, Kadir senin alnına bela yazsın çoban dedi. Kazan Bey böyle söyleyince çoban der:
Ne kızıyorsun bana ağam Kazan Yoksa göğsünde yok mudur iman
Altı yüz kafir de benim üzerime geldi, iki kardeşim şehit oldu. üç yüz kafir öldürdüm gaza ettim, semiz koyun zayıf toklu senin kapından kafirlere vermedim, üç yerden yaralandım, kara başım bunaldı, yalnız kaldım, suçum bu mudur dedi. Çoban der.
Yağız al atım ver bana Altmış tutam mızrağım ver bana Ap alaca kalkanım ver bana Kara çelik öz kılıcım ver bana Okluğunda seksen okunu ver bana Ak kirişli sert yayını ver bana Kafire ben yarayım Yeniden doğanım öldüreyim Yenim ile alnımın kanım ben şileyim Ölürsem senin uğruna ben öleyim Allah Teala kor ise evini ben kurtarayım
dedi. | |
| | | muamma Admin
Mesaj Sayısı : 319 Kayıt tarihi : 02/07/08 Yaş : 35
| Konu: Geri: DEDE KORKUT HİKÂYELERİ C.tesi Eyl. 27, 2008 4:13 pm | |
| Çoban böyle diyince Kazan'a kahır geldi, tuttu yürüyü verdi. Çoban da Kazan'ın ardından yetişti. Kazan döndü baktı, oğul çoban nereye gidiyorsun dedi Çoban der: Ağam Kazan sen evini almağa gidiyorsan. ben de kardeşimin kanım almağa gidiyorum dedi. Böyle söyleyince Kazan dar: Oğul çoban karnım açtır, bir şeyin var mıdır yemeğe dedi. Çoban der: Evet ağam Kazan, geceden bir kuzu pişirmişimdir, gel bu ağaç dibinde inelim yiyelim dedi. İndiler, çoban dağarcığı çıkardı, yediler.
Kazan fikreyledi, der: Eğer çoban ile varacak olursam kudretli Oğuz beyleri benim başıma kakınç kakarlar, çoban beraber olmasa Kazan kafiri yenemezdi derler dedi. Kazan'a gayret geldi. Çobanı bir ağaca sara sara muhkem bağladı, kalktı yürüyü verdi. Çobana der: Bre çoban karnın acıkmamışken, gözün kararmamışken bu ağacı koparmağa bak, yoksa seni burda kurtlar kuşlar yer dedi. Karaca Çoban zorladı, koca ağacı yeri île yurdu ile kopardı, arkasına aldı. Kazan'ın ardına düştü. Kazan baktı gördü çoban ağacı arkasına almış geliyor. Kazan der. Bre çoban bu ağaç ne ağaçtır? Çoban der: Ağam Kazan bu ağaç o ağaçtır ki sen kafiri tepelersin, karnın acıkır, ben sancı bu ağaç ile yemek pişiririm dedi. Kazana bu söz hoş geldi. Atından indi, çobanın ellerim çözdü, alnından bir öptü. Der: Allah benim evimi kurtaracak olursa seni tavlacı başı eyleyeyim dedi. İkisi yola girdi.
Beri yanda Şökli Melik kafirlerle şen şadıman yiyip içip duruyordu. Der: Beyler biliyor musunuz Kazan'a nasıl gadreylemek gerek, boyu uzun Burla Hatun'unu getirip kadeh sundurmak gerek dedi.
Boyu uzun Burla Hatun bunu işitti, yüreği ile canına ateşler düştü. Kırk ince belli kızın içine girdi, öğüt verdi. Der : Hanginizi yapışırlarsa Kazan'ın hatunu hanginizdir diye, kırk yerden ses veresiniz, dedi.
Şökli Melik'ten adam geldi, Kazan Bey'in hatunu hangisidir dedi. Kırk yerden ses geldi, hangisidir bilmediler.
Kafire haber verdiler, birine yapıştık, kırk yerden ses geldi, bilmedik hangisidir dediler. Kafir de: Bre varın Kazan'ın oğlu Uruz'u çekin çengele asın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kara kavurma pişirip kırk bey kızma iletin. kim ki yedi o değil, kim ki yemedi odur, alın galin kadeh sunsun dedi. Boyu uzun Burla Hatun oğlunun yomacına geldi, çağırıp oğluna söyler, görelim hanım ne söyler:
Der:
Oğul oğul ay oğul Biliyor musun neler oldu Söyleştiler fısıl fısıl Kafirin fiilini duydum Penceresi altın otağımın kabzası oğul Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul Oğul oğul ay oğul Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul On ay diyince dünyaya getirdiğim oğul Dolaması altın beşikte belediğim oğul
kafirler ters konuşmuşlar: Kazan oğlu Uruz'u hapisten çıkarım, boğazımdan urgan ile asın, iki küreğinden çengele takın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kora kavurma edip kırk bey kızına iletin, kim ki yedi o değil, kim ki yemedi o Kazan'm hatunudur, çekin döşeğimize getirelim, kadeh sunduralım demişler. Senin etinden oğul yiyeyim mi, yoksa pis dinli kafirin döşeğine gireyim mi, baban Kazan'm namusunu lekeleteyim mi, nice deyim oğul bey dedi. Uruz der: Ağzın kurusun ana, dilin çürüsün ana, ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı kalkarak yerimden doğrulaydım, yakan ite boğazından tutaydım, kaba ökçem altına ataydım, ak yüzünü kara yere tepeydim, ağzın île burnundan kan fışkırtaydım, can tatlılığını sana göstereydim, bu nasıl sözdür, sakın kadın ana benim üzerime gelmeyesin, benim için ağlamayasın, bırak beni kadın ana çengele vursunlar, bırak elimden çeksinler kara kavurma etsinler kırk bey kızının önüne iletsinler, onlar bir yediğinde sen iki ye, seni kafirler bilmesinler duymasınlar. takı pis dinli kafirin döşeğine varmayasın, kadehim sunmayasın, babam Kazan'ın namusunu lekelemeyesin. sakın dedi. Oğlan böyle diyince boncuk boncuk gözünün yaşı revan oldu. Boyu uzun, beli ince Burla Hatun boynu ile kulağım tuttu düştü, güz elması gibi al yanağını çekti yırttı, karat gibi kara saçını yoldu, oğul oğul diyerek feryat figan etti ağladı. Uruz der:
Kadın ana karşıma geçip ne böğürüyorsun Ne bağırıyorsun ne ağlıyorsun Bağrım ile yüreğimi ne dağlıyorsun Geçmiş benim günümü ne andırıyorsun Hey ana arap atlar olan yerde Bir tayı olmaz mı olur Kızıl develer olan yerde Bir deve yavrusu olmaz mı olur Akça koyunlar olan yerde Bir kuzucağı olmaz mı olur Sen sağ ol kadın ana babam sağ olsun Bir benim gibi oğul bulunmaz mı olur
dedi. Böyle diyince anasının kararı kalmadı, yürüyü verdi, kırk ince belli kızın içine girdi.
Kafirler Uruz'u alıp kesim için çengelin dibine getirdiler.
Uruz der:
Bre kafir aman Tanrının birliğine yoktur güman
bırakın beni, bu ağaç ile söyleşeyim dedi. Çağırıp ağaca söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Ağaç ağaç der isem sana üzülme ağaç Mekke ile Medine'nin kapışı ağaç Musa Kelimin asası ağaç Büyük büyük suların köprüsü ağaç Kara kara denizlerin gemisi ağaç Erlerin şahı Ali'nin Düldülünün eyeri ağaç Zülfikarın kını ile kabzası ağaç Şah Hasan ile Hüseyin'in beşiği ağaç Eğer erdir eğer avrattır korkuşu ağaç Başına doğru bakar olsam başsız ağaç Dibine doğru bakar olsam dipsiz ağaç Beni sana asarlar çekme ağaç Çekecek olursan yiğitliğim seni tutsun ağaç Bizim elde olmalıydın ağaç Kara hindu kullanma.. buyuraydım Seni para para doğrayalardı ağaç
Sonra dedi:
Tavla lavla bağlanırken atıma yazık Kardeş diye beslerken arkadaşıma yazık Yumruğumda çırpınırken şahin kuşuma yazık Yetişmesi ile tutarken tazıma yazık Beyliğe doymadan kendime yazık Yiğitlikten usanmadan canıma yazık
dedi, tane tane göz yaşı dokur) ağladı, yanık ciğerciğini dağladı.
Bu sırada sultanım, Salur Kazan ile Karoca Çoban dört nota yetişti. Çobanın üç yaşında dana derisinden sapanının ayası idi, üç keçi tüyünden sapanının kolları idi, bir keçi tüyünden çatlayıcı idi. Her atınca on iki batman taş atardı. Attığı taş yere düşmezdi. yere dahi düşse toz gibi savrulurdu, ocak gibi oyulurdu. Üç yıla kadar taşı düştüğü yerin otu bitmezdi. Semiz koyun zayıf toklu bayırda kalsa, kurt gelip yemezdi sapanının korkusundan. Öyle olunca sultanım, Karaca Çoban sapan çatlattı, dünya alem kafirin gözüne karanlık oldu. Kazan der: Karacık Çoban anamı kafirden dileyeyim, at ayağı altında kalmasın dedi. At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazan kafire çağırıp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Bre Şökli Melik Penceresi altın otağlarımı getirmişsin Sana gölge olsun Ağır hazinemi bol akçemi getirmişsin Sana harçlık olsun Kırk ince belli kız ile Burla Hatun'u getirmişsin Sana esir olsun Kırk yiğit ile oğlum Uruz’u getirmişsin Kulun olsun Tavla tavla koç atlarımı getirmişsin Sana binek olsun Katar katar develerimi getirmişsin Sana yük taşıyıcı olsun İhtiyarcık anamı getirmişsin Bre kafir anamı ver bana Savaşmadan vuruşmadan çekileyim Geri döneyim gideyim belli bil
dedi. Kafir der:
Bre Kazan Penceresi altın otağım getirmişiz Bizimdir Kırk ince belli kız ile Boyu uzun Burla Hatun'u getirmişiz Bizimdir Kırk yiğit ile oğlun Uruz'u getirmişiz Bizimdir Tavla tavla koç atlarını Katar katar develerini getirmişiz Bizimdir İhtiyarcık ananı getirmişiz Bizimdir
Şano vermeyiz, Yayhan Keşiş oğluna veririz, Yayhan Keşiş oğlundan oğlu doğar, biz onu sana hasım koruz dediler. Çoban hiddetlendi, dudakları kabardı. Çoban der:
Bre dini yok akılsız kafir Aklı yok derneksiz kafir Karşı yatan karlı kara dağlar ihtiyarlamışlar otu bitmez Kanlı kanlı ırmakları ihtiyarlamıştır suyu gelmez Yiğit yiğit atlar ihtiyarlamıştır tay vermez Kızıl kızıl develer ihtiyarla maçtır yavru vermez Bre kafir Kazanan anası ihtiyarlamıştır oğul vermez
dölünü olmaktan sefan var ise Şökli Melik, kora gözlü kızın var ise, getir Kazan'a ver, bre kafir senin kızından oğlu doğsun. siz onu Kazan Beğe hasım koyasınız dedi.
Bu sırada kudretli Oğuz beyleri yetişti. Hanım görelim kimler yetişti. Kara Dere ağzında Kadir veren, kara boğa derisinden beşiğinin örtüşü olan, hiddeti tutunca kara taşı kül eyleyen, bıyığını ensesinde yedi yerde düğümleyen, yiğitler ejderhası, Kazan Beyin kardeşi Kara Göne dört nata yetişti. Çal kılıcım kardeş Kazan, yetiştim dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Demir Kapı Derbendindeki demir kapıyı tepip alan, altmış tutam alaca mızrağının uçunda er böğürten, Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar dört nala yetişti. Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim dedi.
Bunun ardınca hanım görelim kimler yetişti: Hemid île Merdin kalesini tepip yıkan, demir yaylı Kapçak Melik'e kan kusturan, gelerek Kazan'ın kızını erlik ile alan, Oğuz'un ak sakallı ihtiyarlarının görünce o yiğidi takdir ettiği, al ipekli şalvarlı, atı deniz ördeği püsküllü, Kara Göne oğlu Kara Budak dört nala yetişti. Çal kılıcını, ağam Kazan, yetiştim dedi.
Bunun ardınca görelim hanım kimler yetişti : Destursuzca Bayındır Han'ın düşmanını bastıran, altmış bin kafire kan kusturan, ak boz atinin yelesi üstünde kar durduran. Gaflet Koca oğlu Şir Şemseddin dört nala yetişti. Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim, dedi.
Bunun ardınca görelim hanım kimler yetişti: Parasarın Bayburt Hisarından fırlayıp uçan, ap alaca gerdeğine karşı gelen, yedi kızın ümidi, kudretli Oğuz'un imrenileni, Kazan Beyin inançlısı, boz aygırlı Beyrek dört nala yetişti. Çal kılıcım ağam Kazan, yetiştim, dedi.
Bunun ardında hanım görelim kimler yetişti: Dönüp baksa çalımlı, kartal hünerli, süslü eklem kuşaklı, kulağı altın küpeli, kudretli Oğuz beylerini bir bir alından yıkıcı. Kazılık Koca oğlu Bey Yigenek dört nala yetişti. Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim, dedi.
Bunun ardınca görelim hanım kimler yetişti: Altmış ögeç derisinden kürk eylese topuklarım örtmeyen, altı ögeç derisinden külah etse kulaklarını örtmeyen, kolu budu irice, uzun baldırları ince, Kazan Beyin dayısı, at ağızlı Aruz Koca dört nala yetişti. Cal kılıcını beyim Kazan, yetiştim, dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Giderek Peygamberin yüzünü gören, gelerek Oğuz'da sahabesi olan, hiddeti tutunca bıyıklarından kan çıkan, bıyığı kanlı Büğdüz Emen dört nala yetişti. Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim, dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Kafirleri it ardına bırakıp horlayan, yurttan çıkıp Aygır Gözler suyundan at yüzdüren, elli yedi kalenin kilidini alan, Ak Melik Çeşme kızına nikah eden, Sofi Sandal Melik'e kan kusturan, kırk cübbe bürünüp otuz yedi kale beyinin dilber kızlarını çalıp bir bir boynunu kucaklayan, yüzünden dudağından öpen, Eylik Koca oğlu Alp Eren, dört nala yetişti. Cal kılıcını ağam Kazan yetiştim, dedi. Sayılmakla Oğuz beyleri tükense olmaz, hep yetiştiler. Arı sudan abdest aldılar, ak alınlarını yere kodular, iki rekat namaz kıldılar Adı güzel Muhammed'e salavat getirdiler, derhal kafire at saldılar, kılıç çaldılar. Gümbür gümbür davullar dövüldü, burması altın tunç borular çalındı. O gün ciğerinde olaner yiğitler belirdi. O gün namertler sapa yer gözetti. O gün bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Başlar kesildi top gibi. Yiğit yiğit atlar koştu, nalı düştü. Alaca alaca mızraklar saplandı. Kara çelik öz kılıçlar çalındı, ağzı düştü. Üç kanatlı kayın oklar atıldı, temreni düştü. Kıyametin bir günü o gün oldu. Bey hizmetkarından, hizmetkar beyinden ayrıldı.
Dış Oğuz beyleri ile Deli Dündar sağdan tepti. İç Oğuz beyleri Ne Kazan merkeze tepti. Şökli Melik'e havale oldu. Şökli Melik'i böğürderek attan yere düşürdü, derhal kara basını tutup kesti, parçalayarak olca kanını yer yüzüne döktü. Sağ tarafta Kara Tüken Melik'e Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar karşı geldi, sağ yanını kılıçladı, yere düşürdü. Sol tarafta Buğacık Melik'e Kara Göne oğlu Deli Budak karşı geldi, altı dilimli gürz ile tepesine şiddetle tutup vurdu, dünya alem gözüne karanlık oldu, at boynunu kucakladı, yere düştü. Kazan Bey'in kardeşi kafirin tuğu ile sancağını kılıçladı yere düşürdü. Derelerde tepelerde kafire kırgın girdi, leşine kuzgun üşüştü. On iki bin kafir kılıçtan geçti. Beş yüz Oğuz yiğitleri şehit oldu. Kaçanım Kazan Bey kovalamadı, aman diyenini öldürmedi. Kudretli Oğuz beyleri ganimet aldı.
Kazan Bey ordusunu, çoluğunu çocuğunu, hazinesini aldı geri döndü. Altın tahtında yine evini dikti. Karacık Çobanı tavlacı başı eyledi. Yedi gün yedi gece yeme içme oldu. Kırk tane kul, kırk cariye oğlu Uruz'un basma azat eyledi. Kahraman koç yiğitlere çok ülke verdi, şalvar, cübbe, çuha verdi. Dedem Korkut gelerek destan söyledi deyiş dedi, bu Oğuznameyi düzdü koştu, böyle dedi.
Hanı dediğim bey erenler Dünya benim diyenler Ecel aldı yer gizledi Fani dünya kime kaldı Gelimli gidimli dünya Ahir son ucu ölümlü dünya
Dua edeyim hanım: Karlı kara dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin. Koşar iken ak boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik Öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağın utanmasın. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Amin diyenler Tanrı'nın yüzünü görsün. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Allah'ın verdiği ümidin kesilmesin. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa yüzü suyuna bağışlasın hanım hey!... | |
| | | | DEDE KORKUT HİKÂYELERİ | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |